Günter Brus: Störungszonen (Arızalı Bölgeler)

Günter Brus: Störungszonen (Arızalı Bölgeler)*

12 Mart – 6 Haziran 2016'da Martin-Gropious-Bau'da yer alan sergi üzerine: 

Wiener Spaziergang, Günter Brus.FOTO: LUDWIG HOFFENREICH


Şu günlerde Avusturyalı ressam, performans ve grafik sanatçısı, deneysel film yapımcısı ve yazar Günter Brus’un, Berlin’de gerçekleştirilen en kapsamlı sergisini Martin-Gropious-Bau’da izlemek mümkün.

Günter Brus aynı zamanda Hermann Nitsch, Otto Mühl ve Rudolf Schwarzkogler ile birlikte, 60’larda etkili olan, Viyana Aksiyonizmi (Wiener Aktionismus) akımının kurucusu. Viyana Aksiyonistleri özellikle 60’larda etkili olan bir grup, daha sonra grubun tüm üyeleri sanat hayatlarına farklı alanlardan devam etmiş.  

Günter Brus, içinde kabul edildiği akımın diğer üyeleriyle birlikte performans sanatının (ya da daha uygun bir ifade ile performatif sanatın) Avrupa’daki en önemli kurucu temsilcilerinden birisi olarak kabul edilebilir. Sanatın ve toplumun köklü ve derin değişimlere maruz kaldığı 60’ların başında, sanat aracı olarak özellikle kendi bedenini kullanır ve izleyeni sarsan hatta iğrendiren performanslara imza atar.  Brus, performanslarında kendi bedeninin sınırlarını test ederken toplumun pislik ve iğrençlik ile olan ilişkisiyle ilgilenir.

1960’lar sanatın kendisine yeni anlamlar aradığı bir dönem, sanatın kendi nesnel varlığında devrim yaratırken, kutsallığını da yerlere attığı bir dönem. Aksiyonistlerin yapmak istediği de bundan farklı değil, sanatı kendisini yücelttiği mekandan alıp yeniden yere, hatta ayaklar altına indirmek. Bu bilinç ile gerçekleştirdikleri eylemler sanatçılar için çoğunlukla nezarethanede bitiyor.
1965’te Viyana’daki Galerie Junge Generation için düzenledikleri sergi kapsamında Brus kamusal alanda ilk eylemini gerçekleştirir: Viyana Gezisi (Wiener Spaziergang). Brus önce kendi vücudunu tuval olarak kullanır ardından da canlı bir tablo olarak Viyana sokaklarında, özellikle de tarihi bölgede bir geziye çıkar. Sanatçı eyleme dair düşünceleri şu şekilde ifade ediyor;
‘Bu eyleme hazırlık aşaması elbetteki büyük bir asabiyet halinde geçti. Eylemi fotoğraflayan Ludwig Hoffenreich ‘Çocuklar bu işin sonu ya akıl hastanesi ya da hapishane!’ diyordu. Kabul etmeliyim ki ben de onun bu öngörüsünden farklı düşünmüyordum.’ (Sergi kataloğundan)

Buna rağmen Brus eylemi gerçekleştirir ve eylem gerçekten de polisin Brus’u karakola götürmesi ile son bulur. Viyana Gezisi öncelikle sanata ve sanat algısına bir eleştiri olarak yorumlanabilir. Sanatçı kendi bedenini sanatın nesnesi haline getirir. Bedenini tamamen beyaza boyar, bu klasik tuvalin rengidir. Bu şekilde öncelikle bedenini tuvale dönüştürür. Ardından bedenini siyah titrek bir çizgi ile ikiye böler. Bu titrek çizgi aynı zamanda vücutta var olan bir yaradır. Kırılıp çatlayarak açılmak isteyen bir yara. Sanatçı kendi üretimi ile bir olur. Sanat yapıtı ve sanatçı tek bir nesnedir. Bu anlamda sanat yapıtı metasızlaştırılır, diğer taraftan sanatçı nesneye dönüşür. Bu ikili arasındaki çelişki de bir şekilde çatlamaktadır. Daha sonra bu yeni sanat nesnesi, şehrin tarihi merkezinde tam da sanat ve sanata dair herşeyin sadece nesnel değeri üzerinden var olduğu mekanda boy gösterir. Aslında bu eylem sanatsal anlamda değil aynı zamanda toplumsal olarak kabul edilmiş normları da rahatsız eden bir edim.

Brus’un içinde yaşadığı toplumu eleştirdiği bir diğer eylem ise Viyana Aksiyonistleri ile birlikte 1968’de Avusturya Üniversitesi’nde, gerçekleştirdiği ‘Kunst und Revolution’ (Sanat ve Devrim). Bu eylemin ardından sanatçı 6 ay hapis cezasına çarptırılır. Beden analizi (Körperanalyse) kavramı altında gerçekleştirdiği eylemde Brus, içinden geldiği Avusturya toplumunun değer yargıları ve tabularını açık ve kaba bir şekilde eleştirir, alaya alır ve hatta küçümser. Körperanalyse ile izleyici karşısında çıplak vücuduna kendi dışkısını sürerken bir yandan da mastürbasyon yapıp Avusturya ulusal marşını söyler, ardından da kendi idrarını içer. Eylem sanatçının kusarak kendinden geçmesi ile son bulur. Bu eylemin ardından sanatçı kendisi için yürütülen nefret kampanyası üzerine Viyana’dan Berlin’e kaçar.

Bu dönemde ikiye bölünmüş olan Berlin sanat için tam bir özgürlükler mekanıdır, buna rağmen Günter Brus’un eylemleri burdaki sanat ortamı için dahi aşırı vahşi ve iğrençtir. 67 yılından itibaren Brus Körperanalyse konseptini geliştirir. Bu kavram ile sanatçı bedenin en temel varoluşsal deneyimlerini tematize eder. Bedene yaptırım olarak verilen koşulları yapısal bir çözümlemeden geçirmek ve bu koşulları kırarak açma çabasına girer. Bedenin varoluşsal deneyimleri yemek, içmek, dışkılamak ve işemektir. Bu kavram altında gerçekleştirdiği performanslarında bu dört edimi seyirci önünde  deneyimler. Bu performanslarında bedensel varlığının sınırlarını zorlar. Elbetteki bu tür performanslar  sadece kendi bedensel sınırlarını değil, izleyicinin de sınırlarını zorlar. İzleyicinin performansa verdiği tepkiler gerçekliğe verilen tepkilerdir. İğrenme, rahatsızlık, öfke yani vahşet karşısında takınılan tutumlar...

Brus, eylemlerinde çıplak bedenini sanatının araçı haline getirir. Bedeni tuvali olur, onu boyar, ona eziyet eder, vücudundan çıkan tüm katı ve sıvıları eylemlerinin temel malzemesi olarak kullanır.
Sanatın fonksiyonu topluma ayna tutmak, toplumun yargı ve bozukluklarını göstermektir. Bu yaparken Brus, sanatın her zaman kullandığı nesneleri değil, doğrudan kendi bedenini kullanarak, sanatını nesnesizleştirir. Brus’un bedeni aynı zamanda onun politik aracıdır. İktidarın beden üzerindeki yaptırımını kendi kontrolüne alarak, bedenine kendisi şiddet ve yaptırım uygular. Sanatçı iktidar mekanizmalarını, gene şiddet kullanarak eleştirir. Bu arada sanatın kendisine yüklediği rolü ve anlamı da anlamsızlaştırır.


Brus 1970’de son eylemini gerçekleştirerek, aksiyonist olarak kariyerine son verir ve kağıt ve kalem ile üretmeye başlar. Störungszonen’de Günter Brus’un sanat üretimi sırasında geçirdiği farklı devreleri izlemek mümkün. Bense burada onun aksiyonist olarak yaptığı eylemler üzerinde durdum.

Avrupa Kültür'ün 2. sayısında yayınlanmıştır. (https://issuu.com/aypa/docs/avrupa-kultur-02)

Comments

Popular Posts