Jeanne Mammen*
Görsel: www.berlinischegalerie.de |
Yaşadığı dönem boyunca 2 dünya savaşını da görmüş, Berlin'in altın yıllarını olduğu kadar, savaş sonrası kasvetli yıllarını da deneyimlemiş ve belgelemiş, tüm sanat hayatı boyunca sürekli kendini yenilemiş, farklı alanlarda ve akımlarda üretmiş bir sanatçı Jeanne Mammen.
1890 yılında Berlin'de doğan Jeanne Mammen, daha küçük bir çocukken
ailesiyle birlikte Paris'e taşınır. İlk öğrenim hayatı boyunca Paris’te yaşar,
Sanatla her zaman için ilgilidir ve 1906 yılında Paris'te kadınların devam
edebildiği bir kaç akademiden biri olan Academie Julian'a devam eder. 1908
yılında ise Brüksel'deki Akademie des Beaux Art'a girer. Bununla yetinmez, kendisini geliştirmek için Roma'ya
gider. Burada da Villa Medici'de, Scuola Libera Academica'ya devam eder. Daha
sonra ise bir sanatçı olarak profesyonel hayatı Roma, Paris, Brüksel ve
Amsterdam arasında geçer. Çoğunlukla insan portreleri yapar.
Berlin'nin altın yılları olarak bilinen 20’li yıllarda, Berlin’in tüm hallerini
ve insanlarını portreleyen Mammen'in ilk
yılları aslında Berlin'den uzakta geçer. Onu Berlin'e getiren neden ise 1. Dünya
Savaşı olur.
Savaşın patlamasıyla birlikte Mammen ve ailesi Paris'i terk etmek zorunda
kalır. Bir Alman olarak, hayatının büyük bir bölümünü geçirdiği bu ülkede,
artık o bir düşmandır. Savaşla birlikte
sadece Paris'i terk etmek zorunda kalmaz, aynı zamanda ailesinin tüm
malvarlığına el konulur. İlk kez beş parasız kalan Mammen, o yıllarda
Avrupa’nın en önemli ve hareketli metropollerinden biri olan Berlin’e gelir.
20’li yıllar Berlin’in her alanda yükselişte olduğu ve altın yıllarını yaşadığı
bir dönemdir. Bilimden sanata, eğitimden siyasete kadar her alanda Avrupa’nın
bir numaralı şehridir, aynı zamanda ekonomik krizin ve yoksulluğun da olduğu
bir şehirdir.
Kendisi de ekonomik olarak sıkıntı çeken Mammen Berlin’in gündelik hayatını
ve şehrin sakinlerini portreler. Mammen sokaklarda dolaşır, kafelerde oturur ve
çevresinde gördüğü insanları gözlemler. Onun gözlemciği portrelerine yansır. Bu
portreler sadece insanları resmetmez, onların insani taraflarını,
sıkıntılarını, diğeriyle olan ilişkilerini mizahi bir tarz ile sunar. İki kişi
arasındaki ilişki sadece duygusal bir ilişki değil, aynı zamanda bir güç
ilişkisidir de. İlişkilerde, partnerlerin hangi cinsiyetten olduğu fark
etmeksizin, narsist ve dengesiz bağlar kendini açığa çıkarır. Sadece romantik
ilişkilerde değil, toplumun farklı katmanları arasında var olan her tür sosyal
ilişkide de geçerlidir bu küçük iktidar oyunları.
Mammen özellikle Berlin’in kadınlarını (işçi kadınlar, barmenler, sokak
satıcıları, vamplar, revü kızları ve özellikle de lezbiyenleri) portreler.
Berlin’in gece hayatını, klüplerini de resimler. O dönem Berlin’den başka bir
yerde varlıkları pek mümkün olmayan lezbiyen klüplerine gider ve buradaki
insanları resimler. Resimlediği insanları mizahi bir üslupla tiplemelere dönüştürür. Gündelik
hayatta karşılaştığı tipleri sunduğu illüstrasyonları dönemin en popüler moda
ve lifestyle dergilerinde yayınlanır.
Hayatı boyunca sürekli kendini yenileyen ve farklı
üsluplarda eserler veren Mammen’in Berlin’i
yansıttığı ilüstrasyonları, oldukça
sade çizimler ile şehrin haleti ruhiyesini sunar. Sokaklarda, sahillerde,
kafelerde oturan kadın ve erkek arasında cinsiyet rolleri ortadan kalkmıştır.
Özellikle toplumdaki baskın rol dağılımının sorgulandığı, tiye alındığı ve
hatta ortadan kaldırıldığı bu illüstrasyonlar günümüzde dahi o döneme ayna
tutan önemli birer belgedir. Zira Nasyonel Sosyalistlerin iktidara gelmesiyle birlikte
Berlin’in yüzü değişmeye başlar. Daha önce sanat ve düşünce alanında Berlin’i
bu kadar popüler hale getiren özgürlükler kısıtlanır ve pek çok önemli isim sadece
Berlin’i değil Almanya’yı terkeder. Mammen’in ilüstrasyonlarını yayınladığı pek
çok dergi kapanır. Aynı dönemde Mammen’in resimlerini hazırladığı ‚Bilitis
şarkıları: Lezbiyen aşka övgü’ kitabının basımına izin verilmez, çünkü Hitler
Almanya’sının alternatif düşünce ve eğilimlere müsamahası yoktur.
Pek çok sanatçı ve düşünürün Berlin’i terkettiği 2.
Dünya Savaşı sırasında Mammen burada kalır, kendini dış dünyadan soyutlar ve
atölyesine kapanır ve kendi iç dünyasına çekilir. Çevresinde olup bitenle
başedebilmek için sanatsal üretimine devam eder. Bu dönem portreleri daha
realisttir aynı zamanda çok daha karamsar. Savaşın ve yönetimin onun üzerindeki
etkisi bu karamsar tablolarda dışa yansır. Bir süre sonra rejimin dayattığı
sanat anlayışına tepki olarak kübist-expresyonist resimler yapmaya başlar. Bu
eserlerinde Picasso’nun etkisi görülür, zira Paris’e yaptığı bir ziyaret
esnasında Picasso’nun Guernica’sından oldukça etkilenir. Bu resimleri uzun
dönem kimseye göstermez. Bununla birlikte savaşın ardından Berlin’de düzenlenen
ilk alternatif sergiye katılarak o güne kadar herkesten sakladığı bu tablolarını sergiler.
Savaşın son yıllarında ve ardından gelen zorlu dönemde
yaşadığı malzeme sıkıntısından dolayı heykele yönelir. Yıkılan şehirden
topladığı malzemelerle kübist-ekspresyonist tarzda 3 boyutlu objeler üretmeye
başlar. Aslında resim onun için bir tutkudur, resmi hiç bir zaman bırakmaz, bu
dönemde binlerce kara kalem portre yapar.
Mammen’in üretme tutkusu ve kendini devamlı geliştirme
arzusu yapıtlarına da yansır, onu sürekli yeni tarzlara yöneltir. Yaşamının son
döneminde abstrakt eserler üretir. Kelimenin tam anlamıyla da fırça
tutumayacağı güne kadar resim yapar.
*Bu yazı 2018 başında Berlinische Gallerie'de gösterimde olan Jeanne Mammen sergisi için 02.01.2018 tarihinde hafta.eu'da yayınlanmıştır. (https://www.hafta.eu/jeanne-mammen-sergisinde-tarih-dokumu/)
Comments